Bazen geçmişi anmak hatıraları tekrar yaşamak insanı hüzünlendirir, heyecanlandırır.
Ancak bazen de hüzünlendirir.
İşte köyümüzün okulunun bu resimleri beni heyecanlandırmak şöyle dursun çok ama çok hüzünlendirdi.
Neden mi?
Pek çoğunuz ve hatta babalarınız bile bilmez.
Bırakın babalarınızı şu anda dedeniz olan benim yaşıtlarım bile belki hatırlamaz.
Ama ben çok iyi hatırlıyorum.
Çünkü bu bendeki bu eğitimcilik sevdasının tohumları ilk olarak bu mektep (okul) sıralarında atıldı.
Yılı tam olarak hatırlayamıyorum.
O zaman köyümüzde henüz okul yoktu.
Okul olarak o zaman tükanı (dükkanı) olan Niyazi beyin evinin altında bir yerde eğitim görüyorduk.
Okul diyemiyorum çünkü okul ve sınıfa ait hiçbir araç-gereç yoktu.
Küçücük bir oda, yerlerde oturduk.
Defter kitap mı?
Onlarda ne, adını ve şeklini bilen yoktu.
O zaman nasıl okuyup yazıyorduk derseniz valla bende hatırlamıyorum.
Her neyse orada ne kadar okuduğumuz hatırlamıyorum.
Daha sonra köyümüze bu mektep yapıldı.
Mektebin açılışı yapılacak ve kaymakam açılışa gelecekmiş.
Okulun önün bütün öğrenciler ve köyden ileri gelenlerden birkaç kişi toplandık.
Yönümüz Kalur’ a doğru sıraya geçtik kaymakamı bekliyoruz.
Tıpkı Şener Şen’ in Selamsız Bandosu gibi.
Bekleye bekleye ayaklarımıza karasular indi ne gelen var ne giden, ama biz hala hazırolda bekliyoruz.
Epey sonra arkasında bir toz bulutu ile jeep göründü.
Haa biz jeep’ inde ne olduğunu bilmiyoruz.
Acaba nasıl bir şey, inmi cinmi?
Tek bildiğimiz traktör oda köyde sadece bir kişide vardı.
Neyse kaymakam ve efradı okula geldiler açılış yapıldı.
O günkü seramonide neler konuşuldu, açılış nasıl yapıldı hiç birşey hatırlamıyorum.
Tek hatırladığım jeepin toz bulutu ve selamsız bandosu gibi hazırolda beklememiz.
Her neyse biz okulda eğitime başladık 5 sınıf bir arada.
O zaman birinci sınıf öğrencileri ben, Cafer ARSLAN, Yaşar ARSLAN, Muslu (Rahmetli) birkaç kişi daha vardı ama onları hatırlayamadım.
Son sınıflar Abdurahman ARSLAN (Rahmetli), Cabir ARSLAN, Efendi ARSLAN(Rahmetli), Mehmet ARSLAN….
Diğer büyüklerin isimlerini çıkaramadım.
İlk dersimiz okulun dışında bulunan 2 adet olan (Kız-Erkek) tuvaletlerinin nasıl kullanılacağıydı.
Çünkü köyde böyle alafranga tuvaletler yoktu.
Teneffüste hurra tuvalete gidenler sağa sola pisliyorlardı.
Büyü tuvaletini yapanlarda tam deliğe isabet ettiremedikleri için tuvalet taşlarına pisliyorlardı.
O zamanki öğretmenimiz Hasan (soyadını bilmiyorum) çözümü şöyle bulmuştu başkanı tuvalet kapısında görevlendirmişti.
Başkan da Cabir ARSLAN dı.
Başkan tuvaletten her çıkanın arkasından girip kontrol ediyor, deliğe isabet ettiremeyenlerin adını öğretmene veriyordu.
Öğretmende bu arkadaşları müthüş derecede dövüyordu.
Çok kişinin ahını almıştın Cabir..
Bende dahil bu dayaklardan yemeyen kalmamıştı.
Herhalde tek dayak yemeyen başkan olan Cabir ARSLAN dı.
Havalar iyi olduğunda okulun dışındaki ardıç ağaçlarının altında toplanıp ders yapardık.
Haritayı ardıç dalına asar dersi orada bütün sınıflar bir arada işlerdik.
Nereden nereye gelindi.
Şimdi o gün törenlerle şaaşalarla açılan okul bugün kaderine terk edilmiş bir vaziyette.
Tıpkı yaşlanmış insanlar gibi.
Yunus çok teşekkürler.
Ben en son köye gittiğimde içine girip fotoğraflarını çekmeye elim varmadı.
Çünkü böyle bir manzarayla karşılaşmak beni ne kadar üzeceğini çok iyi biliyordum.
Sağol benim hislerime tercüman oldun, anılarımı tazelettin.
Hüzünlede olsa o günleri yeniden yaşadım.
Ancak o çevresindeki plastik atık ve çöpler hiç mi hiç yakışmamış.